Hayatımızdaki Figüranlar

Her yıl, her ay ve her hafta hayatımıza hatırlayamayacağımız kadar insan giriyor. Peki, kaçıyla şu an hâlâ görüşüyoruz?

Elbette ki sayı epey bir düşük oluyor, düşünüp taşındığımızda. Bunun nedeni sadece değişen ve gelişen düşüncelerimiz değil; aynı zamanda hayatımıza giren insanların hayatın bizlere biçtiği rollerden paylarını alıp birer yıldız edasıyla kayıp gitmeleri.

Neyse ki kalanlara sahibiz ama, değil mi?


Başlıktan ve benim manidar girişimden de anlayacağınız üzere, bugünün olayı "Hayatımızdaki Figüranlar".

Sahi, kaç dostumuzla can ciğerken birden sillesiyle sarsılıverdik öyle?
Ya da kaç sevgi kırıntısı adamı beyaz atlı prens sanıp da düştük onunla yollara? Sayı yadsınamayacak kadar fazla, farkındayım.

Bugün oturup da düşünmeden aslında bu olayın hayatımızı ne kadar etkilediğini fark ettim. Gerçekten, her canımızdan çok değer verdiğimizle mutlu bir sonsuz düşünmüyorduk, değil mi? Hani en iyi ihtimalle öleceğiz ya…
Onda bile sonsuzluk bahşedilmemiş bize. Ne diye her kıymet verdiğimizi başımıza taç edelim de aman bir yerlerini kaldıralım, değil mi yani?

Sonuç olarak, aslında demek istediğim; hayatlarımızda çeşitli sebeplerden ötürü sevdiklerimizi kaybetmemiz gayet de normal. Çünkü onlar da bizi olmamız gereken kişi olmamız yolunda kamçılayan etkenler, ne de olsa.

Hem sizi temin ederim ki aslında her ne zaman kendinizi çıkmazda hissederseniz, hayatınızın en güzel zamanlarının geldiğini ve bunun size felaket çanları biçiminde gösterildiğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Ve şu sözü kulağınıza küpe edinin:

"Hiçbir değişim acısız gerçekleşmez."

Galiba bunun sebebi, insan olarak “ne kadar fazla efor, o kadar fazla mutluluktan alınan haz” denklemindeki doğru orantı da olabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Üçüncü Şahıslar ve Ben

Bir Takım Serzenişler

Keşkeler ve Neyseler