Kayıtlar

Hayatımızdaki Figüranlar

Resim
Her yıl, her ay ve her hafta hayatımıza hatırlayamayacağımız kadar insan giriyor. Peki, kaçıyla şu an hâlâ görüşüyoruz? Elbette ki sayı epey bir düşük oluyor, düşünüp taşındığımızda. Bunun nedeni sadece değişen ve gelişen düşüncelerimiz değil; aynı zamanda hayatımıza giren insanların hayatın bizlere biçtiği rollerden paylarını alıp birer yıldız edasıyla kayıp gitmeleri. Neyse ki kalanlara sahibiz ama, değil mi? Başlıktan ve benim manidar girişimden de anlayacağınız üzere, bugünün olayı "Hayatımızdaki Figüranlar". Sahi, kaç dostumuzla can ciğerken birden sillesiyle sarsılıverdik öyle? Ya da kaç sevgi kırıntısı adamı beyaz atlı prens sanıp da düştük onunla yollara? Sayı yadsınamayacak kadar fazla, farkındayım. Bugün oturup da düşünmeden aslında bu olayın hayatımızı ne kadar etkilediğini fark ettim. Gerçekten, her canımızdan çok değer verdiğimizle mutlu bir sonsuz düşünmüyorduk, değil mi? Hani en iyi ihtimalle öleceğiz ya… Onda bile sonsuzluk bahşedilmemiş bize. Ne diye her kıy...

Kör

Tanımıyorsun beni  Sen de herkes gibisin.  Farklı sanıyordum bizi  Yine, yine yanıldım.  Ben, gözlerimden  Gözlerimin içinden, bahseylersin sanıyordum.  Yanılttın beni.  Niye kimse gözlerimi görmüyor? Oysa herkes,  “gözlerin pek de güzel” derdi.  Bu kadar mı acizsin kendinden? Gözlerime bakmadın hiç, Sen, gözlerimin benden ne çok alıp  Ne çok verdiğini ne bilirsin ki! Gözlerim, ah o gözler  Kaç defa tuttu içindeki seli,  Akıtamadı çoğu zaman.  İnan çok isterdim,  Gözlerime bakmanı. Ağlamıyorum fark ettin mi? Doğrusu ağlayamıyorum  pek Artık toprağımda yeşer istiyorum.  Gördün mü bak! Yine, Yine, g özlerime bakmadın.   Oysa gözlerim sana aynadır,  Sen bunu anlamadın.  Neyse, Sen bilirsin.  Toprak susuz kalmaz ki benim memleketimde,  Hem kaldırımlarda açan çiçekler bile,  Bak! Kaldırımlarda açan çiçekler bile!  Bu denli suyu bulabiliyorken, Güneş hâlâ onlara göz kırpıyorken,...

Sır

Uzaktan hep bizimkisi  Sevgiler, kederler, mutluluklar,  Heyecanlar ve hezeyanlar. Bir tek bize mi böyle? Ah! Ne çok isterdim bağırabilmek,  Çokça isterdim haykırabilmek. İnan, göründüğümden fazlasıyım.  Sen yalnızca bakmayı bilmiyorsun Gözlerime. Sahi söylemiş miydim  Bana gözlerin hep ıslak derler  Bundan mı bu vurdumduymazlığım. Bir insan daha nasıl belli eder? Yok, yok, yok hayır  Ben size göre değilim  Size göre ağız değilim! Ben size göre değilim! Görece sizden farksızım ama değil mi ? Etten kemikten olma Adem kızı  Korkmayın kimseye söylemem  Kimseye tek kelime dahi etmem  İçinizdeki o gerçek sizi  Bir ben bileceğim! Ben böyleyim, Ürkme benden bende senin gibiyim. Ben böyleyim  Ben de sizden biriyim   

Üçüncü Şahıslar ve Ben

Sanırdım,  Öğrenmeden önce,  Öğrenmeden önce "hakikati" Hakikatin güçlüğünü.   Sanardın,  Öğrenmeden önce,  Öğrendikten sonra, "hakikatin"   Mutlak hakikat olmadığını.  Sanardınız,  Öğrendikten sonra,  Öğrendikten sonra "h akikatin"  Hakikati kendine sakladığını.

Keşkeler ve Neyseler

Hiç mi görmediniz, İşitmediniz  İçimde yanıp duran  Şu dilsiz kuşun feryatlarını  Niçin görmezden geldiniz? Çok mu mesut göründüm,  Çok mu uzak sandınız sizden.  Niçin beni ötelere savrulurken durdurmadınız ki ?  Bu kadar mı çekindiniz kendinizden  Bize öğretilen değerlerin yansıması, böyle mi olmalıydı sahiden? Ne yazık! Oysa küçük bir çocukken ne çok inanırdım  O sevgi denen namussuza. Şimdi bakıyorumda, çocuk aklımla  Ne çocukça düşlerle avutulmuşum, Yazık etmişim gençliğime  Benimde bir anlayanım çıkar diye.  Ah! Ah keşke!  Her neyse,  Böyleymiş yazgım  Kabulüm artık,  Şu kavanoz dipli dünyaya Bir beni sığdıramadılar ya Onda kaldı aklım. 

Bir Takım Serzenişler

Öylece durdu, Sanki her şey, Oldu bittiye geçivermişçesine  Durdu,  Artık sözlerindeki hükmün yittiğini, O da anlamış olmalıydı.  Bu kadar kolay mıydı? Diye düşünüp durdu İçini kemiren kuytu düşüncelere Sizi haksız çıkarmayı ne çok isterdim ah! dercesine, Sahi, gözler nasıl da yalan söyleyebilirdi!  Hiç mi belli etmezdi o toprak rengi kahvelikler  hakikati, ne acı!  Oysa ki pek âlâ sözlerine itimat ettiği dedesi söylemişti ona  “gözler yalan söylemez evladım." İnandırıldığı her şey  Meğer her şey birer beyhude  Birer Ali Cengiz oyunu edasıyla oynanmıştı!  Ne yazık,  Oysa o henüz On sekizlerinde pek körpe  Gencecik bir delikanlıydı o zamanlar.  “Keşke, ah keşke seni tanımadan önceki kendimi,  senden beriye koyvermeseydim” dedi. Önünde akıp giden zamana  Bir ömür yüklü, Hüzünlü ama bir o kadar  Da pişman halde  Haykırdı!  “Niçin bunu bana reva gördün!” Sorusuna bir yanıt alamadı, Pek de şaşırmamıştı,...